Evren; sonsuz uzay ve uzay içerisindeki varlıkların tümüne verilen bir isimdir. Bu sistem içerisindeki tüm varlıkların birbiri açısından düzenli ve uyum içerisinde olduğunu söylemek mümkündür. Evren ya da kâinat içerisinde bulunan gezegenler, yıldızlar, gökadalar, diğer tüm madde ve enerji yapıları dahil olmak üzere uzay ve zamanın tümünü kapsar. Şekli %0,4 hata payıyla düz ve kütlesinin 1053 olduğu tahmin edilmektedir. 13.7 milyar ışık yılı çapında olan gözlemlenebilir evren, genişleyen evren modeline göre 46.7 milyar ışık yılı olmaktadır ve bu durumda gözlemlenebilir evrenin çapı 28 milyar persek yani 93.4 milyar ışık yılıdır. Peki biz bu ölçüleri tam olarak nasıl anlayacağız?

Evren sistemini anlamak için temel ölçülerden biri olan uzunluğu kullanırız ve bunu metreyle ölçeriz. 10 sayısının katlarından oluştuğu için uzunluk sisteminin bir diğer adı metrik sistemdir. 100 ise 1 metreye eşittir. İnsan gözünün algılayabildiği en iyi ölçülerden biri olarak metre kafanızı omuzlarınızı ve gövdenizin bir kısmını daire içine alacak alanı gösteren bir ölçü birimidir. Bir metre çapındaki bir daireden kendimize baktığımızı düşünelim. Bu durumda 100 yani 1 metrede insan yüzündeki ayrıntıları görebilecek konumdayız. Kendimizden 10 kat uzaklaştığımızda ,10 metrede evler görülebilecek konuma geliyor. 102 konumunda büyük binaları görmeye başlıyoruz. 103 yani 1000 metrede artık ikamet ettiğimiz mahalleler var. Biraz daha uzaklaştığımızda ne olacağını tahmin etmek pek zor değil aslında. 104 (10km) konumunda şehirler,105 (100km)konumunda bölgeler ,106 (1.000km)konumunda ülkeler,107 (10.000km)konumunda ise ölçeğimize hemen hemen dünyamız sığıyor. Bence hala daha gözümüze küçük gelebilecek kolayca hayal edebileceğimiz bir ölçüdeyiz.

108(100.000km) ölçüsünde dünya tamamen yalnız, karanlığıyla baş başa konumda. Daireyi biraz daha büyütüp 109 (1 milyon km) ölçeğine çıktığımızda Ay’ın Dünya yörüngesinde seyrini görebiliyoruz. 1010 (10 milyon km) ölçeğinde ise Dünya, uydumuz ve bize yakın asteroitler var. Ölçeğimizi on kat daha büyüttüğümüz 1011 (100 milyon km)çapındaki bir dairede iç gezegenler olan Merkür, Venüs, Dünya, Mars bize el sallıyor. Daireyi biraz daha büyüttüğümüz 1012 (1 milyar km)ölçeğinde ne olacağını tahmin etmek o kadar zor değil. Bu ölçekte dış gezegenler kadrajımıza giriyor. Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün’ü artık görebiliyoruz. Güneş sistemimizden on kat daha uzaklaştığımızda ise 1013 yani 10 milyar kilometre kadar uzaktayız. Bu bölgeye ise Kuiper Aralığı diyoruz. Bu çerçevedeki ölçekte güneş sistemimizi görmekle beraber aralarında Plüton’un da bulunduğu cüce gezegenler ve sayısı binden fazla buzlu cisim var. Bir kademe daha uzaklaştığımızda 1014 (100 milyar km)teyiz. Güneş sistemimizi çok küçük görmekle beraber burada cüce gezegenler bulunuyor. Ayrıca bu konumda insan eliyle yapılmış herhangi bir cismin gidebileceği en uzak noktadayız. Fakat kötü haber şu ki hala Güneş Sistemi’ndeyiz…

Kendimizden biraz daha uzaklaştığımız 1015 (1 trilyon km) dairesinde güneşin etrafında dönen ve kuyruklu yıldızlardan oluşan ,boyutu hiçte küçük olmayan Oort kümesinin iç kısmındayız. 1015 ölçeğinde Oort kümesinin iç kısmındayken 1016(1 ışık yılı) ölçeğinde Oort kümesinin dış katmanını görebiliyoruz. İç içe geçmiş iki daire birazda kalp şekline benzeyen bir yapının tam merkezindeyiz. Tam merkezdeyiz ama bizim güneşimizden çıkan ışınlar Oort yıldız bulutunun dış çevresine tam 1 yılda ulaşabiliyor. Bu pekte azımsanacak bir uzaklık değil. Ama bu büyüklük bile yaşadığımız evren için pek büyük değil.
Daire ölçeğimizi 10 kat daha büyüttüğümüz 1017 (10 ışık yılı) uzaklıkta kendimize benzeyen komşu yıldızları görüyoruz. Burada yalnız başımıza değiliz. Kendimizden biraz daha uzaklaştığımız 1018 (100 ışık yılı) uzaklığında güneş sistemimizi ve güneş sistemimizin kendisine komşu olan diğer yıldızları da içine alan yerel gaz ve toz bulutu bizi içine alıyor. Kendimizden uzaklaşmaya devam ettikçe 1019 (1.000 ışık yılı) boyutunda yerel gaz ve toz bulutlarının çok daha fazla olduğu yerel kabarcık var. On kat daha üst boyut olan 1020 ölçeğinde milyarlarca yıldız, gaz ve toz bulutunun oluşturduğu galaksi sarmalı karşımıza çıkıyor. 1020 ölçeğinde galaksi sarmallarını gördüğümüze göre 1021 (100.000 ışık yılı) uzaklığında bizim güneşimizin de içinde bulunduğu içerisinde 250 milyar yıldızın oluşturduğu Samanyolu Galaksisinin olduğunu tahmin etmek pek zor değil. Galaksimizden on kat daha uzaklaştığımızda 1022 (1 milyon ışık yılı) kadar uzakta ve yapayalnızız. Sadece galaksimiz ve galaksimizin çevresi var. Uzaklaşa uzaklaşa bitiremediğimiz yolculukta kendimizden biraz daha uzağa gittiğimiz 1023 (10 milyon ışık yılı) uzaklığında tek başımıza olmadığımızı görüyoruz. Başka galaksilerden oluşan yerel galaksi grubu var ve onları teleskopla gözlemleyebiliyoruz.

Artık başımızın döndüğü bir büyük ölçek olan 1024 (100 milyon ışık yılı) ölçeğinde Başak Süper Kümesi bulunuyor. Başak Süper Kümesi Samanyolu Galaksisi gibi iki binden daha fazla galaksiyi kapsıyor. Başak Süper Kümesine baktığımızda gözüken parlak noktalar iki bin kez 250 milyar yıldızdan oluşuyor ve bu noktalardan biri de bizim güneşimiz. Bu kadar kalabalıkta varlığımız bir nokta bile değil. Ama Başak Süper Kümesi bile en büyük şey değil. Ölçeğimizden on kat daha uzaklaştığımız 1025 (1 milyar ışık yılı) boyutunda iplik gibi gözüken kozmik ağ var. Burada gözüken parlaklıkların hepsi birer yıldız ve Kozmik Ağın içerisinde bizim Süper Kümemiz gibi başkalarının da Süper Kümesi var. On kat daha uzaklaştığımız 1026 (10 milyar ışık yılı) boyutunda Kozmik Ağ’ın aslında ne kadar büyük olduğunu görüyoruz. Bu kadar büyüklüğü hayal etmek gerçekten zor. Yolculuğumuzu son kez on kat büyüttüğümüzde gözlemlenebilir evrenin tamamını görüyoruz. Sadece iplik yumağına benzetebileceğimiz bu gözlemlenebilir evrenin çapı ise 93 milyar ışık yılı…Hayal edebildiniz mi? Peki yolculuğa devam etmek isteseydik ,dairemizin çapını on kat daha büyütmek isteseydik ne görecektik? Hatta düşündüğümüz dairede çapı daha ne kadar daha büyütebiliriz? Henüz bilmiyoruz…
