Bir Adam Yaratmak 

İlk defa tiyatroya ne zaman gittiniz? Ya da ilk izlediğiniz tiyatronun konusu neydi? Bu soruları kendime yönelttiğimde Necip Fazıl Kısakürek aklıma geliyor. Çünkü benim gittiğim ilk tiyatro, Necip Fazıl’ın ‘’Bir Adam Yaratmak’’ eserinin uyarlamasıydı. Sahne, sesler ve senaryo beni o kadar etkiledi ki eseri başlı başına araştırmıştım. Öğrendim ki eserin büyüsüne kapılan tek ben değilmişim. Eser hem yüzlerce basılmış hem de birçok devlet tiyatrosuna konu olmuştur. Aynı zamanda 1978 yılında 3 bölümlük dizi halinde de yayınlanmıştır. Peki bunca rağbete rağmen, hâlâ birçoğumuzun bilmediği bu eser ne anlatıyor?  

İstanbul’un karanlık atmosferinde, bilinmeyen bir zamanda geçen eserin baş kişisi, Hüsrev’dir. Hüsrev bir yazardır. Hüsrev’in yaşadığı yer ise bir yalıdır. Yalının bahçesi büyük olmasına rağmen ihtişamıyla göze çarpan tek şey vardır: İncir Ağacı.. Hüsrev yaşayıp büyüdüğü yerden esinlenerek bir oyun yazmaya başlar. Her yazdığı kelimeyle sonunu hazırladığını bilmese de eseri tamamlar. Bir gün yazdığı eseri yakınlarına anlatırken bir kaza yaşanır. Kazayla beraber yalıdan hemen uzaklaştırılır. Bu kaza, kaleme aldığı oyununun ilk perdesini akıllara getiren türden bir kazadır. Bununla beraber dönemindeki gazetecilerin ve halkın dikkatini çekmeyi başarır. Öyle ki Hüsrev’in babasının da yalının bahçesindeki incir ağacına kendini astığı düşünülür. Çünkü Hüsrev’in yazdığı eserde olay sıralamasında bu durum da yer almaktadır. Hüsrev yaşadığı talihsiz kazada halasının kızı Selma’nın ölümüne neden olduğu için git gide ölümü sorgulamaktadır. Aslında bu sorgu yazdığı eser ile bağlantılıdır. Kendi elleriyle bir adam yaratmaya kalkıştığını düşünmesi sorgularını arttırırken içinde cevap bulamayacak hale getirir. Aradan zaman geçmesine rağmen ciddi anlamda akli dengesini kaybeden Hüsrev’in kendine zarar vereceği düşünülerek yalıya geri getirilir. Geçen zaman nasıl Hüsrev’e yaramadıysa dedikoduları da bitiremez. Aksine çığ gibi büyüyen dedikodular tehlikeli boyuta gelmiştir. Hüsrev’in yazdığı oyun göz önüne getirilirse, sıradaki tek şey Hüsrev’in babasına mezar olan İncir Ağacı’nın kendine de mezar olmasıdır. Annesi dedikoduların önüne geçmek için olduğunu söylese de aslında içten içe korkarak, yalının uşağına İncir Ağacı’nı kestirir. Bunu gören Hüsrev, cevap bulamadığı sorularına bir yenisini ekler: Annem benim için bir tehlike mi? Babasının fotoğrafı ile konuşmaya başlaması da onu (halk ağzıyla) tımarhaneye yatırmaya yetip artmıştır. 

Hüsrev’in kendi elleriyle sonunu hazırlaması, ‘’Bir adam mı yarattım?’’ soruları, halasının kızının ölümüne sebep olması… İncir ağacının, varlığı temsil etmesi de sembolik bir eser olduğunu gözler önüne sermektedir. Murat Çeri’nin yönettiği ”Bir Adam Yaratmak” filmi de 2026 yılında vizyona girecek.

Eseri okumanın ayrı, bir sahnede izlemenin apayrı olduğunu düşünmekle beraber, Necip Fazıl’ın bu eseri, kitaplığımızda yerini bulmalıdır. Eserin çok yönlü oluşu onun başarısını gözler önüne serse de esas marifetin bunu kaleme alan Necip Fazıl Kısakürek’te olduğu unutulmamalıdır.