Ölümle Hatırlanmak: SELİM İLERİ

Geçmişten günümüze birçok sanatçı dünyaya gelmiştir. Kimi sanatçıların acıyı ifade etme şekli olan sanatın aslında kendine has daha acı bir yanı vardır: bilinmemek. Çoğumuzun bildiği, Franz Kafka bile yaşamı boyunca sanatını icra etmesine rağmen değeri bilinmeyen bir yazardır. Arkadaşı Max Brod olmasaydı belki de Kafka’nın adını dahi duyamayacaktık. Veya Edgar Allan Poe’nun yaşarken kirasını ödeyemeyip öldükten sonra eserlerinin, kirasının üç katına satıldığını biliyor muydunuz? Bu ve bunun gibi birçok örneğimiz vardır. Lakin her örnekte Max Brod gibi arkadaşlara rastlamak zor. Aradan yüzyıllar geçmiş olmasına rağmen bu düzenin değişmeyip, değişen tek şeyin karakterlerin isimleri olması da bizim ayıbımızdır. Bu ayıbı kapatmanın tek çözümü ise okumak ve araştırmaktır.

Geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz Selim İleri hakkında birçok yorum okudum. En çok aklımda kalan yorum ise, ”Kitapları varmış, bilmiyorduk” oldu. Elliden fazla eseri ile birlikte senaristlik de yapan sanatçının bilinmemesi, akıllara Franz Kafka’yı getirse de bizim aklımıza gelen tek kişi Max Brod’du. Bu sebeple yazımızda Selim İleri’yi anlatmanın, ayıbı kapatmada bir adım olacağını düşündük.

Selim İleri

30 Nisan 1949 da dünyaya gelen Selim İleri, Selim ismini Yavuz Sultan Selim’den almıştır. 1953’te Almanya da bulunan İleri, eğitimine İstanbul’da başlamıştır. Eğitim hayatının devamında Franz Kafka’yı Türkçe hakkında etkileyen Vedat Günyol ile tanışır. Ve hemen ardından Rauf Mutluay’ın da desteği ile birlikte Selim İleri’nin yolu Edebiyat ile kesişmiştir.

Lise yıllarında kaleme aldığı ”Unutulmak” adlı eseri onun için ilk kırılmadır. Çünkü yayımlatmak için ne kadar çabalasa da her seferinde reddedilir. Bunun üzerine romanı yırtar. Gazetede genç yazarlar için ilan görünce ikinci romanı olan ”Karanlık Yüzlü Günün Aydınlığı” nı yazar fakat bu roman da diğeri gibi acemice bulunur ve yayımlanmaz.

Lise öğretmeni romanın yanı sıra öykü yazmayı da denemesini söyler. Bunun üzerine öyküler kaleme alan Selim İleri’nin ilk öyküsü olan ”Savaş Çiçekleri” 1967’de yayımlanır. Lise öğretmeni ve aynı zamanda Yeni Ufuklar dergisinin yönetimindeki Vedat Günyol aracılığı ile Ferit Edgü, Cemil Meriç, Orhan Şaik Gökyay gibi isimlerle tanışan Selim İleri, dergide de öyküler yazar. 1968-1971 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne başlayıp yarıda bırakan yazar, 1971’de ”Pastırma Yazı” adında öyküsünü yayımlar. Fakat bu öykü önceki gibi yeterli ilgiyi görmez ve bunun üzerine tanıştığı yönetmen, İleri’ye senaryo yazarlığını teklif eder. Aynı yılda ”Cennetin Kapısı” adında ilk senaryosunu yazmıştır. Ve bu senaryo farklı bir isimle filme çevrilmiştir. ”Çürüme Düşman Gözler”, ”Damsız Evler”, ”Bir Demet Menekşe” de yazdığı diğer senaryolarıdır.

Selim İleri’nin yayımlanan ilk romanı ”Destan Gönüller” dir. Bu roman 1973’te yayımlanmış olup hemen ardına yeni bir öykü yayımlayan yazar, 1976 yılında Sait Faik Hikâye Armağanı‘ nı kazandı. Daha sonra ”Bu Gece ve Her Gece” adında roman yazan Selim İleri, Atilla İlhan’ın etkisiyle adını ”Her Gece Bodrum” olarak değiştirip, yayımladı. 1977 yılında Türk Dil Kurumu Roman Ödülü‘nü alan yazar, ”Kırık Bir Aşk Hikayesi” adlı senaryosu ile de Yılın En İyi Senaryosu ödülünü almaya hak kazandı.

İlerleyen yıllarda kaleme aldığı ”Yaşarken ve Ölürken” romanı, Milliyet Sanat dergisinde yılın romanı olarak belirlendi. Üç ay bedelli askerlik yaptıktan sonra öykü, roman, senaryo dışında tiyatro oyunu yazmaya başladı. Yazdığı tiyatro oyunları sonucunda Afife Tiyatro Ödülleri‘nde ve Avni Dilligil Ödülleri‘nde ödül aldı. ”Devlet Sanatçısı” adını alan sanatçı Türkiye Yazarlar Birliği ve Orhan Kemal Roman Ödülü‘nü almaya hak kazandı. Ve son olarak Erdal Öz Edebiyat Ödülü‘nü kazanan yazar, 8 Ocak 2025’te Nörolojik bir hastalık sonucu aramızdan ayrılmıştır.

Yaşamı boyunca gerek edebiyatta gerek de özel yaşamında hüsranla sonuçlanan birçok olay bulunsa da yazmaya devam eden Selim İleri, tıpkı diğer yazarlar gibi unutulmamalı ve eserlerine sahip çıkılmalıdır. Bu konuda Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözlerine kulak vermemiz doğru olacaktır:

”Bir millet sanattan ve sanatkârdan mahrumsa tam bir hayata malik olamaz.”