Müslüman alemi için büyük önem taşıyan Ramazan-ı Şerif’i uğurladığımız şu günlerde hemen hemen herkesin duyduğu bir cümle vardır: Ah, nerede o eski ramazanlar.. Bu denli özlemle anımsanan o ramazanlarda, bugünden farklı ne vardı diye düşündüğümüzde aklımıza direkt Ramazaniyye geldi. Ta XVIII. Yüzyılda gelenekselleşmeye başlayan Ramazaniyyeyi tanıtmayı, hem edebiyatımızın ürününün unutulmaması hem de içinde bulunduğumuz ayın önemi adına boynumuzun borcu bildik.
Arapça ‘’yakmak, çok ısıtmak’’ anlamlarına gelen Ramazan, özel anlamıyla düşündüğümüzde ise ‘’günahları yok eden’’ anlamına gelmektedir. Ramazaniyye ise Ramazan ayının gerek kültürünün gerek ise kavramlarının hakkında yazılıp, yüksek rütbeli kişilere sunulan manzumelerdir.
Bir diğer adıyla Ramazannâme kaside şeklinde yazılmakla birlikte gazel, mesnevi, terkîb-i bend nazım şekliyle de yazılmıştır.

XV. Yüzyılda ilk defa görülen bu tür, XVIII. Yüzyılda yaygınlaşmış ve dinî bir manzum olarak görülmeye başlanmıştır. Ramazannâme’yi kaleme alan şairler hadislerden veya ayetlerden yararlanarak, bu ayın içerisinde meydana gelen değişiklikleri, tavsiyeler ve öğütlerle zenginleştirmişlerdir.
Ramazaniyyelerde en çok kullanılan kavramlar şunlardır : Oruç, İftar, İmsak, Sahur, Teravih, Sabır, Kandillerin süslemesi, Kadir Gecesi, Ramazan Bayramı..
Bu kavramlara göre ayırdığımızda ilk olarak Ramazan’ın gelişiyle bereketin ve rahmetin de gelişini anlatan Enderunlu Vâsıf şöyle der:
”Açıldı yine mısra-ı dervâze-i gufran
Hak’tan taleb-i mağfirete vakt ü zamandır”
Enderunlu Vâsıf, bu beyitinde Ramazan ayının gelişinin aynı zamanda bağışlanma ayı olduğunu ve Allah’tan af dilemenin önemini anlatır. Bağışlanma ayını biraz nükteli söyleyen bir diğer şair ise Sâbit’tir.
”Dehen ü destini meyhâre yudu sahbâdan
Kûze-i bâdeyi ibrîk-i vuzû etti heman”
Sâbit’in yukarıdaki beyiti içkiye ve eğlenceye düşkün olanların bu ayda, ellerindeki içkinin abdest suyuna dönüşmesini, mizahi bir dille, anlattığı görülür. Yine Sâbit’in, Ramazan ayında, camilerin ışıl ışıl olup şenlendiğini anlattığı beyitleri bulunmaktadır. Ramazaniyye kaleme alan bir diğer şairimiz Vâsıf’tır. Teravih’in bu ay için önemini anlatan beyiti şu şekildedir:
”Mağfirethân olalım hüzn ile şeb tâ-be-seher
Edip ihlâs-ı derûn ile terâvîhe kıyam”
Ramazaniyyelerde, Ramazan ile bütünleşen birçok yiyeceğin ve Ramazan ayının gelmesiyle camilerde bulunan mahyaların önemi birçok beyitte vurgulanmıştır. Bununla beraber şairlerin çoğu yerde teşbih ve telmih sanatını birlikte kullandığı görülür.
İftar, orucun sabrına mükafat olan bir vakittir. Enderunlu Vâsıf, iftar için şöyle söyler:
”Gösterme sakın sofrada yer sûfiye yoksa
Dilsîr olamaz tâba pilâv yahni kapandır”
Enderunlu Vâsıf’ın bu beyitte tekke gibi yerlerde karnını doyurmaya alışanların iftar vakti kendilerine hakim olamamalarını anlatır. Ramazan’ın bir diğer neşesi ise çocuklardır. Çocukların oruç tutmak için çabaladığı hatta birbiri ile yarıştığı bu ayda, annelerine sahura kaldırmaları için yalvardıkları bile görülmüştür. Bu çabayı beyitine döken Enderunlu Vâsıf şöyle söyler:
“Sıbyân-ı heves ni‘met-i savm ile demekte
Bu şeb beni cânım nene sahûra uyandır”
Ramazan ayını süsleyen bir diğer şey ise Kadir Gecesi’dir. Bu gece şairler için oldukça önemlidir. Çünkü bu gece mağfiret sebebidir. Yine Enderunlu Vâsıf bu gece için şöyle söyler:
”Bil kadrini zîrâ ki bu şehrin şeb-i Kadri
Bîşek sebeb-i mağfiret-i âlemiyandır”
Enderunlu Vâsıf’ın bu beyitinde anlaşıldığı gibi tevriyeli bir övgü görülmektedir. Aynı zamanda Kadir gecesi, Ramazan ayının uğurlanmasını insanlara hatırlatan bir gecedir. Lakin hemen ardına çocuk neşesi gibi bir bayram geleceğini bilen şairler bayram için de birçok beyit kaleme almıştır. Lakin beyitler bayramı konu aldığı için Ramazaniyye veya Ramazannâme olarak değil, Iydiyye veya Bayramiyye edebi türü olarak edebiyatımıza geçmiştir.
Ramazaniyyeyi en çok kaleme alan şair, yukarıda da görüldüğü üzere, Enderunlu Vâsıf’tır. Onunla beraber Sâbit, Arpaeminizâde Sâmi, Seyyid Vehbî, Sünbülzâde Vehbî, Enderunlu Fâzıl, Mesîhî, Tacizâde Cafer Çelebi, Fuzûlî, Bağdatlı Rûhî, Nedîm ve Şeyh Gâlîb de Ramazaniyye kaleme alan diğer şairlerdir.
Unutulmamalıdır ki kültür yaşandıkça, okundukça ve hatırladıkça kültürdür.