Bağlanma Kuramı

Bağlanma kuramı, 20.yüzyılda psikanalitik görüşe farklı bir bakış açısı kazandıran bir kuram olarak Edward John Mosty Bowbly tarafından geliştirilmiş ve Mary Dinsmore (Salter) Ainsworth’un araştırmaları ile gelişmiş bir kuramdır.

EDWARD JOHN MOSTY BOWBLY

26 Şubat 1907 yılında Londra’da doğmuştur. Üst sınıf bir ailenin çocuğu olan Bowbly, o dönemde yaygın bir durum olan bakıcı ile büyümüş; bakıcısı ile derin bir bağ kurmuştur.  Geliştirdiği bu derin bağın bağlanma kuramına ilgi duymasının bir sebebi olarak düşünülmektedir. 1925’de tıp eğitimine başladıktan sonra psikolojiye ilgi duyarak bu alanda uzmanlaşmıştır. 1928 yılında Freudyen bir bakış açısı ile mezun olmuş, psikanalitik görüşü benimsemiştir. 1946 yılında Londra’daki Tavistock Enstitüsü’nde göreve başlayan Bowbly, küçük çocuklara bakım veren kişilerin etkisini incelediği bir çalışmaya başlamıştır. Bu kurumda çalışırken geliştirdiği Bağlanma Kuramının temel varsayımı, çocukların küçük yaşta bakım veren kişiyle kurulamayan duygusal bağların sonraki yaşantılarında davranışsal sorunlarına dönüşeceği yönündedir.   Bowlby’ın kariyerindeki dönüm noktası aynı zamanda da fikirlerinin yaygınlaşmasındaki en etkili olan nokta, WHO talebi üzerinde hazırladığı rapordur. WHO, evsiz çocukların zihinsel sağlığı hakkında bir rapor istemiştir. Bu rapor on dört dile çevirilmiştir. Bu raporda, küçük bir çocuğun sağlıklı gelişebilmesi için bir bağlanma figürü tarafından sürekli sevilerek bakılmasının önemli olduğu vurgulanmıştır.  Bowlby, teorisini geliştirerek üç ciltlik ’’Bağlanma ve Ayrılık’’ adlı eseri ile kuramını geliştirmiştir.

EDWARD JOHN MOSTY BOWBLY

MARY DINSMORE (SALTER) AINSWORTH

     Mary D. (Salter) Ainsworth, 1 Aralik 1913’te Amerika Birleşik Devletleri’nin Ohio eyaletinde dünyaya gelmiştir. Lisans ve lisanslistu eğitimlerini Toronto Universitesi’nde Psikoloji alanında tamamlamıştır. 1950 yilinda Leonard Ainsworth ile evlenerek Londra’ya taynmushr. John Bowlby’nin erken kişilik gelişiminde anneden ayrilmanın bağlanma teorisine yeni bir etolojik yaklaşım kullanarak araştırma yaptığı Tavistock Kliniği’nde araştırma göreväsi olarak göreve başlamıştır.  Burada yürüttüğü çalışmaların ardından eşinin işi sebebiyle 1954 yilinda Uganda’ya taşınan Ainsworth, buradaki köylerde yaşayan anne-bebek çiftleriyle çalışma imkanı bulmuş ve elde ettiği sonuçları yayına dönüştürerek “Yabancı Ortam’’ protokolünü getirmiştir. Bu çalışma ile Ainsworth, çocukların anneye (bağlanma figürü bağlanma stillerini sınıflandırmıştır.

MARY DINSMORE (SALTER) AINSWORTH         

BAĞLANMA KURAMININ GELİŞİM SÜRECİ

Bowlby, Sigmund Freud’a karşı çıkarak psikanalitik görüşten uzaklaşmıştır ancak başta teorisi kabul görmemiştir. Bowlby, özellikle insan ve primatlar gibi belirli canlı türlerinin, bebeklik döneminde bir yetişkine yakın olma gereksinimi gösterdiğine inanmaktadır. Bowlby’nin bu görüşleri bebeğin bakan kişiye yakın olmasını, besin ihtiyacının karşılanmasına yönelik olduğunu savunan Freud’un fikirlerinden oldukça farklıdır.

Bowlby, geliştirdiği kuramında, Freud gibi insan kişiliğinin kökenlerinden erken çocukluk ilişkilerine dayandığını savunarak psikanalitik görüşü temel alsa da biyolojik yaklaşımlar ile fikirlerini sentezlemiştir. Bu sebeple kuramının temelinde etolojik kurama ilişkin kavramlara da yer vermiştir.

Bağlanma kuramının temelini oluşturan etolojik araştırmalar biri de Harry F. Harlow tarafından makak maymunlar üzerinde yapılan araştırmadır.Harlow tarafından yapılan bu deneyler, Bowlby’ın bakış açısını doğrulayan ilk araştırmalardan biridir.

Deney hakkında daha fazla bilgi edinmek için:

BAĞLANMA KURAMI

Psikologlar ve psikiyatristler sevgi bağlarının varlığını açıklamak üzere yaptıkları araştırmalarda, çocukluk döneminde anne ile kurulan bağın beslenmeden ötürü, yetişkinlerin birbiri ile kurdukları bağı ise cinsellik ile açıklamışlardır. Ancak yapılan araştırmalar bütün ile incelendiğinde bu açıklamaların yetersiz görüldüğü bilinmektedir. Memeliler ile yapılan araştırmalar sonucunda, yavruların beslenme kaynağı olmamasına rağmen anne figürüne bağlandıkları; yetişkinlerin ise cinsel ilişkinin sevgi bağı olmadan da yaşanması, söz konusu bağın kaynağının farklı olduğunu göstermektedir

Bowlby bağlanma davranışını bireyin, dünya ile daha iyi başa çıkabileceği düşünülen ve iyi tanınan bir kişi ile yakınlık kurmak ya da yakınlığı korumayı amaçlayan bir davranış biçimi olarak tanımlamaktadır.  Bu davranışın en çok bireyi korktuğu, yorulduğu ya da hasta olduğu zamanlar gibi rahat etmeye ve bakılmaya gereksinim duyduğunda belirgin şekilde ortaya çıkarırken diğer zamanlarda daha az rastlanmaktadır. Birey için bağlanma figürünün ulaşılabilir olması, kişinin güçlü ve güvende hissetmesine sebep olarak bu ilişkiyi sürdürme ve değer verme konusunda cesaretlendirmektedir. Bu davranış en çok çocukluk döneminde görüldüğü düşünülse de yetişkinlik döneminde de fazlasıyla karşımıza çıkmaktadır.

Çocukların söz konusu geliştirdiği bilişsel yapılar, bakım veren kişinin tekrar eden etkileşimlerde sunduğu dönütler ve ulaşılabilirliğe  yönelik öğrenme durumlarını yansıtmaktadır. Bu göre, bir çocuğa bakım veren kişi genellikle sıcak, dönüt veren ve sürekli ulaşılabilir davranışlar sergilediğinde, çocuk ihtiyaç duyduğu an çevresindeki kişilerin hazır olacağını öğrenir. Böylece çocuk çevresini güvenle keşfederek gerektiğinde bakım veren kişiye ulaşabileceği için güvende hisseder ve güvenli bir bağlanma gerçekleştirir. Ancak çocuğa bakım veren kişi olan bağlanma figürü çocuğa karşı soğuk, reddedici, öngörülemeyen, kokutucu ya da duyarsız davranırsa çocuk çevresindeki diğer kişilerin de desteğini alamayacağını öğrenir.

Çocukların bağlanmaları, içsel bir durum olduğundan doğrudan gözlemlenememektedir. Bu yüzden de bağlanma davranışları değerlendirilmektedir:

  • Bağlanma Öncesi Aşama (0-2 Yaş): Bebekler dünyaya ilk geldiklerinde insan figürlerine bağlanmaya yönelirler ve yakınlarındaki anne, baba ve kardeş gibi insanlara ilk sosyal deneyim olarak adlandırılan ağlama ve gülmelerine neden olmaktadır.
  • Bağlanmanın Oluşum Aşaması (2-7 Ay): Bu aşamada bebek çevresindeki tanıdıüı kişileri ayırt etmeye başlar.
  • Bağlılık Aşaması (7-24 Ay): Hareket becerilerinin gelişmesiyle birlikte sürekli iletişimde olmaya başlayan çocuk için bağlanmanın geliştiği aşamadır.
  • Karşılıklı İlişki Kurma Aşaması (24 Ay ve Sonrası): Ayrı bir birey olduğunu fark etmeye başlayan çocuk bireyselleşmeye başlar ve davranışlarını yapılandırır.

Yukarıda bahsedilen bağlanma davranışlarına ilişkin Bowlby tarafından üç aşama ile açıklanmıştır:

  1. Aşama- Odaklanmamış Yönelme ve İşaret: Bebeğin yakınlık kurucu davranış olarak tanımlanan ağlama, göz teması kurma, tutunma gibi davranışlar dergileyerek ebeveyn ile etkileşim kurduğu aşamadır. Bu evrede bebeğin ebeveynine bağlandığını gösteren bulgular görülmese de bağlanmanın temellerinin burada atıldığı söylenebilir.

2. Aşama- Bir ya da Birden Fazla Figüre Odaklanma: Bebek kendisine bakım veren kişileri tanımaya başlayarak onlara daha çok gülümser. Anne babadan ayrıldığında korkmaz, yabancılara karşı kaygı beslemez. Bu aşamada ‘’güvenli üs’’ olarak görülen figür olmadığından bağlanma davranışları görülmemektedir.

3. Aşama- Güvenli Üs Davranışı: Yaklaşık olarak 6 aylık bebeklerde nesne sürekliliğinin görülmesi ile birlikte gerçek bağlanma oluşur. Çevreyi keşfederken kendisi için en özel insanı ‘’güvenli üs’’ olarak kabul etmektedir. Emekleme ile birlikte hareketinin artmasıyla, yakınlık arama ihtiyacı daha fazlalaştığı görülebilir. Onuncu ayın sonlarında bebeklerde yabancılardan korkma ve ayrılık kaygısı görülmeye başlanır.

Schaffer ve Emerson (1964: akt. Arı,2005) tarafından yapılan bir araştırmada bağlanma davranışının yabancılardan korkma davranışından daha önce gerçekleştiği ve dolayısıyla bağlanmanın bu korkma davranışı ile açıklanamayacağı ifade edilmiştir.

BAĞLANMA STİLLERİ

Altıncı ayda pekişen bağlanma davranışının bebeklerin yaşantısal tecrübelerine göre farklılaştığı yönündeki hipotezi ile Mary Ainsworth (1979) tarafından geliştirilen “Yabancı Ortam” adlı gözlemsel ölçme aracıyla yapılan araştırmalar sonucunda, çocukların fark bağlanma stillerine sahip oldukları saptanmıştır. Çocuklarla yapılan çalışmada anne-baba ya da bakıcı gibi bir bağlanma figürü ile aynı odadayken yabancı bir oyun arkadaşının katılımını ve anne-baba ayrıldığında çocukların tepkilerini test ederek bağlanma stilleri tanımlanmıştır. Uygulanan “Yabancı Ortam” protokolü sekiz bölümden oluşmaktadır ve aşamaları aşağıdaki tabloda görebilirsiniz:           

BölümOlaylarGözlenen Bağlanma Davranışı
1Araştırmacı çocuğa odayı tanıtır ve ayrılır. 
2Çocuk oyuncaklarla oynarken anne oturur.Güvenli bir üs olarak anne-baba
3Yabancı odaya girerek oturur ve anneyle konuşur.Yabancı yetişkine tepki
4Anne odadan ayrılır. Yabancı çocuğa yönelerek eğer rahatsız olduysa onu rahatlatmaya çalışır.Ayrılma kaygısı
5Anne geri döner, çocuğa selam verir ve gerektiğinde çocuğu rahatlatmaya çalışır. Yabancı odadan ayrılır.Yeniden bir araya gelme tepkisi
6Anne odadan ayrılır.Ayrılma kaygısı
7Yabancı odaya girer ve gerekirse çocuğu rahatlatmaya çalışır.Yabancı tarafından rahatlatılma
8Anne geri döner, çocuğa selam verir ve gerektiğinde çocuğu rahatlatır. Çocuğun oyuncaklarla yeniden ilgilenmesini sağlamaya çalışır.Yeniden bir araya gelme tepkisi

“Yabanci Ortam” protokolü izlenerek çocukların bu koşullarda gösterdiği tepkiler neticesinde biri güvenli ve üçü güvensiz olmak üzere dört bağlanma stili ile sınıflandırma ya pilma ve ayrilik kaygisinin derecesi değişmekle birlikte, çocuğun anne-babası ile tekrar bir araya geldiğinde gösterdiği tepkilerin bağlanmanın niteliğini gösterdiği belirlenmiştir.

Güvenli BağlanmaGüvensiz-Kaçınmacı BağlanmaGüvensiz-Dirençli BağlanmaGüvensiz-Düzensiz Bağlanma
Güvenli bağlanan çocuk anneden kolayca ayrılır ve herhangi bir tehlike olduğunu his settiğinde ya da korktuğunda anneyle temas kurarak rahatlar. Anne (bağlanma figürü) ço cuk için güvenli üs olarak nitelendirilebilir. ilk teması başlatan kişi anne olduğunda, ona karşı direnç göstermez ve anne ayrilip geri döndüğünde ise çocuk anneyi olumlu bir şekilde karşılar, sakinleşir ve anneyi bir yabancıya tercih eder (Bee ve Boyd, 2009; Berk, 2013). GÜ venli bağlanmada çocuk, olumsuz ya da korkutucu bir durum ile karşılaştığında anne-baba sının (bağlanma figürünün) ulaşılabilir, cevap veren ve yardım edecek bir konumda olduğu nu bilerek çevresini keşfederken cesur davranmaktadır (Bowlby, 2014). Güvenli bağlanma, olumlu anne-çocuk ilişkisini yansıttığı ve çocuğun gelecekteki sağlıklı sosyal-duygusal geli şimini destekleyen bir kaynak olması açısından önem taşımaktadır (Santrock, 2015).  Kaçınmacı bağlanma stili gelişen çocuk, “Yabancı Ortam” protokolünde anne ayrılıp geri döndüğünde temas kurmaktan kaçınmaktadır. Anne, çocuk ile temas kurmaya çalışırsa karşı çıkmaz ancak buna gereksinim duyduğunu göstermez. Bu gruptaki çocuklarda ayrılık kaygısı gözlenmez ve yabancıya da annelerine benzer davransalar da anneyi yabancıya ter cih etmezler (Bee ve Boyd, 2009; Berk, 2013). Güvensiz bağlanma stillerinden biri olan ka çınmacı bağlanmada çocuk, ilgiye ihtiyaç duyduğunda yardımsever bir cevap alamayacağı ile ilgili kaygı yaşar. Yardım yerine azarlanacağını düşünür. Bu sebeple başkalarının sevgi ve desteği olmadan yaşamaya yönelik girişimde bulunarak kendine yetmeye çabalamaktadır (Bowlby, 2014).Dirençli bağlanan çocuklar, “Yabancı Ortam” protokolünde annelerinden ayrıldıkların da, yoğun şekilde stres yaşarken keşfetme davranışlarının oldukça sınırlı olduğu gözlem lenmiştir (Shafiq, 2010). Bu çocuklar anneleri ayrılmadan önce ise onlara yakın durarak çevreyi keşfetmezler ve yabancılara karşı tedirgin davranışlar sergilerler. Anneler ayrılıp döndüğünde zorlukla sakinleşir, bazen yakın temas kurmak isterken bazen bundan kaçı nırlar. Ancak anne döndüğünde ona sarılırken bir yandan da kızgın ve dirençli davranışlar gösterirler. Aynı şekilde yabancı kişilerin telkin edici davranışlarına karşı da direnç göste rirler (Bee ve Boyd, 2009; Berk, 2013). Dirençli bağlanmada çocuk, ihtiyaç duyduğunda ebeveynin ulaşılabilir, cevap veren ya da yardım edeceği ile ilgili kaygı duyar. Bu yüzden de çocuk her zaman ayrılık kaygısı yaşayarak ebeveyne sarılıp bırakmama eğilimi göstererek çevresini keşfetmez. Çatışmaların belirgin şekilde gözlemlendiği bu bağlanma stilindeki çe cukların ebeveynleri çoğunlukla ulaşılabilirlikleri belirsiz olan ve çocuklarını kontrol etr için terk etme tehditlerini kullanan ebeveynlerdirBu bağlanma stili “Yabancı Ortam” protokolüne katılan çocuklar arasından genel ola rak güvensiz-dirençli bağlanma stiline uyan ancak bu stilin dışında davranışlar sergileyen çocuklar olduğu gözlenerek ortaya çıkan bir türdür (Bowlby, 2014). Düzensiz bağlanan ço cuklar “Yabanci Ortam” protokolünde şaşkın, karmaşık ve endişeli davranışlar sergileyerek, farklı bir yöne bakarken anneye yönelmek gibi aynı anda çelişkili davranışlar da sergile mektedirler (Bee ve Boyd, 2009). Bu davranışlar en büyük güvensizliğin yansımasıdır (Berk, 2013). Anneler, çocukların bağlanmaya ilişkin sergilediği ipuçlarını yanlış yorumladığında ve çocuğa çelişkili mesajlar verdiğinde, korkutucu davranışlarda bulunduğunda düzensiz bağlanmanın ortaya çıktığı belirtilmektedir
Güvenli Bağlanma Bakım veren kişi hassas ve duyarlı Çocuğun hisleri: Kendine güvenen, başkalarına güvenen ‘’Ben iyiyim, siz iyisiniz.’’Dirençli Bağlanma Bakım veren kişi tutarsız Çocuğun hisleri: Kendini tehlikede hisseden Başkalarına ihtiyaç duyan ‘’Bana katılırsın, terketmenden korkuyorum’’
Kaçınmacı Bağlanma Bakım veren kişinin bakmayı reddetmesi Çocuğun hisleri: Kendine güvenen ‘’Kendim yapacağım, yakınlığından korkuyorum.’’Düzensiz Bağlanma Bakım veren kişi kokutucu Çocuğun hisleri: Kendinden korkan Başkalarından korkan ‘’Ben güçlüyüm, ben korkuyorum.’’

Bağlanma kuramına ilişkin yapılan araştırmalarda güvenli bağlanma stilinin daha fazla görüldüğü görülmektedir. Çocuğun geliştirdiği bağlanma stilleri süreklilik gösterir ancak bu devamlılığın mutlak olacağı söylenemez. Anne-babanın davranış şeklinin değiştiği noktada çocuğun göstermiş olduğu bağlanma stilinin de değişeceği düşünülmektedir.

Bağlanma gelişimini etkileyen faktörleri tek sebebe bağlamak imkansız olarak düşünülebilir. Bağlanma gelişimini etkileyen faktörleri sıralayacak olursak:

  1. Anne-çocuk ilişkisinin geçmişi ve anne-çocuk arasındaki olası ayrılık
  2. Annenin çocuğa karşı göstermiş olduğu davranışlar
  3. Ailedeki hastalık ve ölümler ile bunların çocuğu nasıl etkilediği

Yapılan araştırmalar yukarıdaki etkenlerin yanı sıra dört ana etmen üzerinde durmuştur. Bunlar:

  1. Yakın ilişki kurma fırsatı
  2. Bakımın niteliği
  3. Bebeğin özellikleri
  4. Aile bağlamı

İlk temas zamanı ve süresi, bedensel temas, beslenme zamanı, doğuştan etkenler anne bebek bağlanmasını kolaylaştırdığı bilinmektedir.

Gelişimsel Sosyal Nörobilim ve Bağlanma

Beyin ve bağlanma arasındaki bağlantılar;

  • Beynin nöroanatomisini
  • Nörotransmitterleri (nöronlar arasında veya bir nöron ile başka bir hücre arasında iletişimi sağlayan kimyasallar),
  • Hormonları içermektedir

Anne bebek bağlanmasında beyin bölgelerinin rolü hakkındaki teori ve araştırmalar yeni yeni ortaya çıkmaktadır Yakın tarihli bir teorik görüşe göre,

  • Prefrontal korteks,
  • Amigdala Amigdala ise beynin iki tarafındaki temporal lobların ortasındaki korteksin altında bulunan ve korku, heyecan ve buna bağlı olarak saldırganlıkla da ilişkilendirilen, tehditlere karşı fizyolojik ve davranışsal tepkilerin merkezidir
  • Subkortikal (beynin korteksten daha düşük alanları) bölgeleri anne bebek bağlanma davranışı üzerinde önemli bir rol oynamaktadır

Bağlanmada hormonların ve nörotransmitterlerin rolü üzerine yapılan araştırmalar anne bebek bağının oluşumunda iki nöropeptit hormonunun oksitosin ve vazopressin önemini vurgulamıştır

Bağlanma kuramı hakkında daha fazla bilgi için:

Bağlanma: Aşkı Bulmanın ve Korumanın Bilimsel Yolları – Rachel Heller

İnsan İlişkilerinin Nörobilimi Bağlanma ve Sosyal Beyin Gelişimi- Luis Cozolino

KAYNAKÇA

Doğan, Ö.(Ed).(2020). Bağlanma Kuramı. Doğan Özcan. Gelişim Kuramları. Hedef CS. Ankara.

Merhaba ben Gökçe. Sağlık Bilimleri Üniversitesi Çocuk Gelişimi bölümü mezunuyum. Lisans eğitimim boyunca aldığım eğitimler ve gözlemlediğim çocukların ışığında bilgilerimi aktarıyorum.

Gökçenur ÜÇDAL avatarı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir