Çocuk ve Oyun

Oyunu anlamak ve değer vermek çocuğu anlamak ve değer vermek demektir. Bir çocuğu anlamanın ve tanımanın en güvenli yolu çocuğun oyunlarını izlemektir. Çünkü çocuk, oyun sırasında olduğu gibidir. Oyunun değeri ve eğitici gücü günümüzde ortaya çıkan bir keşif değil yüzyıllar öncesinde pek çok filozof ve düşünür oyunun çocuk için ne kadar değerli ve özel olduğundan bahsetmiştir. Oyunun iyileştirici, geliştirici ve öğretici yönü onu güçlü kılmaktadır.

Oyunun haz verici özelliği, harekete, etkileşime, aktif katılma, düşünmeye yönelik özell,kleri beynin bütüncül olarak uyarılmasına olanak tanır. Dokunma, sesler, renkler, görseller çocuğun duyularını uyarır ve beyinde snaptik bağlantıların uyarılmasına olanak tanır.

Oyun basit, boş zamanları geçirecek bir olgu olarak düşünülse de okul öncesi ve ilkokul dönemi için en rahat öğrenme yöntemlerinden biri olduğu söylenebilir. Ülkemizde ve dünyada pek çok popüler etkinlik okulların ders programlarına entegre edilmiş durumdadır. Çocukların bu kadar ”etkinlik” yapmak zorunda oldukları bu dönemde oyun basit, doğal, sosyal olarak doyurucu bir süreç olsa da pek çok çocuk bu süreçten mahrum kalmaktadır. Bu dönemde pek çok çocuk oyun ile birlikte hem yetişkinlerden hem de akranlarından öğrenmeler gerçekleştirir, gerçek hayat senaryolarına hazırlanır.

Geçen yüzyılla beraber oyunun mucizevi gücü ile birlikte 20 Kasım 1959’da kabul edilen Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirgesi ile birlikte oyun aynı zamanda bir çocuğun en temel hakkı haline gelmiştir.

Birleşmiş Milleter Çocuk Hakları Bildirgesi 31. Maddeye göre:

Taraf devletler çocuğun dinlenme, boş zaman değerlendirme, oynama ve yaşına uygun eğlence etkinliklerinde bulunma, kültürel ve sanatsal yaşama serbestçe katılma hakkını tanırlar ve özendirirler ve çocuklar için, boş zamanı değerlendirmeye, dinlenmeye, sanata ve kültüre ilişkin konusunda uygun ve eşit fırsatların sağlanmasını teşvik eder.

Oyun ve Çocuğun Gelişimi Üzerine

Oyunun çocuğun üzerindeki en büyük katkısı bütüncül gelişime olan katkısından gelir. Oyun anı tek bir gelişim alanına odaklanmaz (asıl amacımız tek bir gelişim alanını geliştirmek olsa bile). Sade, basit, zahmetsiz ve ekonomik olan bu oyunlar çok yönlü, fonksiyonel, zengin ve kapsayıcıdır.

Oyun en çok erken çocukluk döneminde kendini gösterir. Uyanık olduğu zamanın çoğunda oyun oynayan çocuğun oyuna olan ilgisi ise hiçbir zaman azalmaz. Öğrenmenin en hızlı olduğu bu dönemde çocuklar çevrelerinde keşfedilmeye hazır olan şeyleri oyun yoluyla öğrenir. Bu keşfi dokunarak, rol yaparak, hareket ederek yapar bu da pek çok duyunun çalışmasını sağlar.

Oyun oynama süreci problem çözme becerisini de beraberinde getirir. Günlük yaşam becerileri, sosyal beceriler, iletişim becerileri, kendini ifade etme becerileri, yönetme ve öz düzenleme becerileri erken çocukluk döneminde oyun ile beraber öğrenilir.

Oyun içerisinde evrensel bir dil barındırır. Çocuk büyüdükçe ve geliştikçe bu gelişime bağlı şekilde oyunları da gelişir. Birbirleri ile sarmal şekilde var olan bu ilişkileri ile birikte çocuk ve oyun aynı gelişim gibi bir süreklilik geçirir.

Fiziksel Gelişim ve Oyun

Çocuklar oyun anında çok fazla ve çeşitli hareketler yaparlar. Atlama, sıçrama, koşma, itme, çekme, taşıma, dengeleme gibi büyük motor hareketleri; kesme, tutma, bağlama, takma, sökme, sıkma, yapıştırma gibi küçük motor hareketleri yaparlar ve bu hareketler sayesinde çocukların fiziksel gelişimleri desteklenir.

Hareket halindeki bedenin öğrenmesi daha kolay ve etkili olur. Duyu-motor deneyimler doğrudan beyni uyarır ve beden sağlığı kadar zihin için de olumlu etki yapar.

Sosyal Duygusal Gelişim ve Oyun

Oyun sırasında çocuklar kendi limitlerinin farkına varırlar. NEyi yapabildiklerini, neyi yapamadıklarını görmüş olurlar. Ayrıca oyun süreci neyi yapmak isteyip neyi yapmak istemediklerini görmede çocuklara fırsat verir.

Oyun sürecinde hayallarini duygularını, düşüncelerini başka kişi ve nesnelere transfer edebilir. Oyun, çocuğa sosyal yeterlilik kazandırır ve duygusal doygunluğunu arttırır.

Zihinsel Gelişim ve Oyun

Jean Piaget ve Lev Vygotsky oyun ve zihinsel gelişim arasındaki olumlu ilişkiyi vurgulayan ilk araştırmacılardan. Çok sayıda çalışma dil becerilerini, dikkat süresi, hayal gücü, dürtü kontrolü, merak, problem çözme stratejilerini kullanma, empati gösterme ve bir takımın parçası olarak katılma becerilerindeki olumlu etkiyi vurgulamıştır. Özellikle de çocukların oynadıkları sembolik oyunun çocukların okuduğunu anlama ve soyut kavramların farkına varma ve matematik becerilerinin gelişimindeki katkılarına dikkat çeker.

Çocuklar oyunlar ile kavram bilgilerini de oyunları arasındaki deneyimleri ile geliştirirler. Oyun çocukların ilk elden deneyimleridir. Zhinsel soyutlamaları yaptıkları soyut düşünebilmelerinin de temellerini oluşturdukarı alandır.

Dil Gelişimi ve Oyun

Dil gelişiminde sosyal ilişkiler, pekiştirme, model ve uyarıcıların biyolojik faktörlerle birlikte büyük bir etkisi vardır. Oyun çocuklar için içerisinde pek çok modeli ve uyarıcıyı içerisinde barındırır. Oyun sırasında çocuklar konuşmasalar dahi vücut dilleri, jest ve mimikleri ile birbirlerinin ifadelerini anlayabilir ve karşılık verebilirler.

Femantik, sözdizimi, anlambilim-semantik kuralları keşfetmek yeteneğinin gelişmesi için oyun ortamı çok elverişlidir. Çocuklar oyun oynarken farklı kişilerle farklı tonlarda konuşurlar. Bu da kendilerini kontrol etme ve öz düzenleme becerilerini açısından farkındalık geliştirmeye başladıklarının göstergesidir.

Çocukların geniş oyun alanlarında özgürce ve güvenli bir şekilde oyun oynaması dileğiyle…

Ve unutmadan oyun çocuğun çocuk çocuk gelişimcinin işidir

Merhaba ben Gökçe. Sağlık Bilimleri Üniversitesi Çocuk Gelişimi bölümü mezunuyum. Lisans eğitimim boyunca aldığım eğitimler ve gözlemlediğim çocukların ışığında bilgilerimi aktarıyorum.

Gökçenur ÜÇDAL avatarı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir