Modern insanın, yani Homo Sapiens türünün Dünya’da varlığının yaklaşık 200.000-300.000 yıl öncesine dayandığı düşünülmektedir. En ilkel zamanlarımızdan bu yana çok fazla eksiğimizi gidermek için uğraşıyoruz. Mesela yemek yeme ihtiyacı, su ihtiyacı, barınma ihtiyacı ,dinlenme ihtiyacı… Bu ihtiyaçlarımızın hepsini giderdiğimizi düşünelim. Sonrasında neye ihtiyaç duyacağız? Bu sorunun cevabı kuşkusuz ilişki kurmak ve kendini sevdiklerine anlatmaya çalışmak olacaktır. Bu ihtiyacı çok sevdiğimiz hatta ayaklarımızı yerden kesen tatlı bir aşkımız olabildiği gibi bazen de hiç olmadık bir yerde bir anda tanıştığımız güvenilir sandığımız dostumuz olur. Peki onlara verdiğimiz saf sevgiyi sanki hiçmiş gibi bir kenara attıktan sonra sorulacak tek soruyu sorarız… HERKES NEREDE???
Fizikçi Enrico Fermi’de sanırım kalp kırıklığından olmasa da 1950’de yapılan uzay çalışmalarından sonra merakla bu soruyu sordu. Fermi Paradoksu, evrende yaşam arayışı yani aslında yalnız olmadığımızı hissetme ve bizden başka dünya dışı zeki uygarlıkların olması gerektiği ile ilgili olarak bilimin karşılaştığı en büyük paradokslardan biridir. Bu paradoksun temel sorusu adını alan Fermi’ye aittir: “Eğer evrende bizimle benzer ya da daha gelişmiş medeniyetler varsa, nerede bunlar?” Bu soruyla başlayan düşünsel problem, evrende yaşam arayışı ve kozmik yalnızlığımız hakkında herkes için derinlemesine bir sorgulamaya yol açmıştır. Şüphesiz ki uzay hakkında biraz meraklı ve araştırma yapan her insanın aklına bu soru mutlaka düşmüştür.

Fermi Paradoksu, gökbilimcilerin evrende potansiyel olarak milyonlarca gezegende yaşam olabileceği tahminine rağmen, zeki bir medeniyetten hiçbir somut iz ya da sinyal bulamamış kısacası yapayalnız olmamız gerçeğiyle ilgilidir. Evrende trilyonlarca yıldız ve her bir yıldızın etrafında dönen milyarlarca gezegen olduğuna göre, yalnız olmamızın düşük olması gerektiği ihtimaldir. Gökbilimci Frank Drake, bu olasılığı 1961 yılında geliştirdiği “Drake Denklemi” ile sayısal olarak ifade etmeye çalışmıştır. Drake Denklemi, evrende yaşamın ortaya çıkma ihtimalini belirleyen faktörlerin çarpımı yoluyla, galaksideki zeki uygarlıkların sayısını hesaplamayı amaçlar. Bu denklemin sonucuna göre, galaksimizde bile binlerce zeki uygarlığın bulunması muhtemeldir. Ancak bu potansiyel uygarlıkların hiçbirinden bugüne kadar doğrudan bir sinyal ya da bir iz yani bir umut ışığı alınamamış olması açıkçası biraz can sıkıcıdır.
Fermi Paradoksu’nun gizemini açıklamaya yönelik teoriler geliştirilmiştir. Çünkü belirsizlik insanı yorduğu kadar doğamız gereği bizi içine çeker. Bu teorileri, üç ana gruba ayırarak inceleyebiliriz:
(1) Evrenin yapısı ve zeki yaşamın nadirliği ile ilgili olanlar,
(2) uygarlıkların doğası ve hayatta kalma süresi ile ilgili olanlar,
(3) dünya dışı varlıkların bilinçli olarak bizden saklanması veya henüz iletişim kurmamaları ile ilgili olanlar.
1. Zeki Yaşamın Nadir Olma İhtimali
Bu teoriye göre, zeki yaşamın ortaya çıkması son derece nadir düzeydedir. Evrendeki yaşam koşulları, sanıldığından çok daha karmaşık ve sanıldığından çok daha dar bir ihtimal aralığındadır. Buna “Nadir Dünya Hipotezi” denir; yani, yaşamın ortaya çıkabilmesi için çok özel şartlar gereklidir. Örneğin, Dünya’daki yaşamın başlangıcında belirli kimyasal bileşimlerin var olması, bir manyetik alanın gezegeni koruması gibi faktörler son derece kritiktir. Bu durumda, dünya dışı zeki yaşamlar çok az sayıda olabilir, dolayısıyla karşılaşma ihtimalimiz düşük kalmaktadır.
2. Uygarlıkların Yaşam Süresi İhtimali
Bir başka teori, zeki uygarlıkların kendi teknolojileriyle kendilerini yok etme eğiliminde olduğunu öne sürmektedir. Bu teoriye göre, bir uygarlık belli bir seviyeye ulaştığında, nükleer savaşlar, çevresel felaketler veya yapay zeka gibi faktörler nedeniyle kendi kendini yok etme riskine sahiptir. Gücü eline aldığında neler yapacağı bilinmeyen ve bu güçten zehirlenen insanlık tarihi karşılaştığı her medeniyetin kendisi gibi olacağını düşünmeye eğilim göstermektedir. Çünkü insanlık da bu yıkıcı güce ulaşan bir uygarlık olarak bir dönüm noktasındadır. Bu nedenle, birçok medeniyet oluşmuş olabilir, ancak uzun süre hayatta kalamamış ve dolayısıyla iletişim kuracak bir aşamaya ulaşamamıştır.
3. Dünya Dışı Varlıkların Gizlenmesi veya İlgisizliği İhtimali
Bu teorilerden bir diğerine göre, zeki varlıklar bizimle iletişim kurmak istememekte ya da kendilerini gizlemektedir. Buna “Hayvanat Bahçesi Hipotezi” denir; bu hipoteze göre, dünya dışı uygarlıklar, bizi doğal ortamımızda gözlemleyip müdahale etmeyen bir politika izlemiş olabilirler. Bir diğer açıklama ise, dünya dışı zeki varlıkların bizim varlığımızdan haberdar olmadığı ya da insanlıkla iletişime geçmek için ilgi duymadığıdır. Örneğin, insanlık, iğrenip peçeteyle üstüne vurduğu sinek ve böceklerle iletişim kurmaya çalışmamaktadır; aynı şekilde, daha gelişmiş uygarlıklar da insanlığı “önemsiz” buluyor olabilir. Bu teori aslında yeterince uzaktan bakıldığında küçük mavi bir noktadan ibaret olan gezegeninin içinde büyük bir kibir içinde olan insanlar için pek iç açıcı bir teori değildir.
Fermi Paradoksu, insanlığın evrendeki yerini sorgulaması ve kozmik yalnızlığı düşünmesi açısından ,insanlığın evrendeki yerine ve dünya dışı yaşam arayışına dair temel soruları ortaya çıkaran bir düşünce deneyidir. Evrende yalnız olup olmadığımız sorusu, insanlık için hem bilimsel hem de felsefi bir anlam taşımaktadır. Yalnızsak, bu durum insanın evrendeki sorumluluğunu daha da artırır. Çünkü yaşamın korunması ve evrende temsil edilmesi sadece bizim elimizde olabilir. Tabi ki bu düşünce bizim egomuzdan kaynaklanıyor da olabilir. Eğer yalnız değilsek ve başka zeki uygarlıklar varsa, bu insanlığın gelecekteki yolculuğu için umut verici bir işaret olabilir, çünkü galaksinin başka yerlerinde bilgi paylaşımı ve işbirliği fırsatları yaratabilir. Peki ya tam tersi olursa? Ya karşılaştığımız diğer medeniyet bizim kadar merhametli olmaz ve bizi bir böcek gibi görürlerse?