Dil Gelişimi ve Jacques Lacan

Beş temel gelişim alanı içerisinde yer alan dil gelişimi pek çok bilim insanı tarafından araştırma konusu olmuş ve dil gelişiminin nasıl gerçekleştiği merak uyandırmıştır. Dil tanımını yapmamız gerekirse:

”Dil, sözlü ve yazılı göstergelerden oluşan ve insanları diğer canlı türlerinden ayırt ettiği öne sürülen simgesel bir iletişim sistemi” veya ”herhangi bir zihinsel etkinliğin dışa vurulmasına, dolayısıyla herhangi bir zihinden diğer bir zihne aktarılmasına yarayan bir işaretler sistemidir.”

Çeşitli düşünceleri, duyguları, tutumları, inançları, değer yargılarını ifade etmede ve öğrenmede, algılanan ve yaşanan olaylarla ilgili bilgileri aktarmada, soru sorma ve istekte bulunma gibi işlevleri gerçekleştirmede kullanılan araç olan dil insanlık için önemli bir faktördür.

Bebek doğduğunda önce gelişigüzel sesler çıkartır daha sonrasında içinde yaşadığı kültürde belirli anlamları olan sesleri öğrenerek duygu ve düşüncelerini aktarmaya başlar. Dilin kazanılması bebeklikten başlayan bir süreçtir.

Dilin kazanılmasının başlamasıyla birlikte konuşma eylemi gerçekleşmeye başlar.

Konuşma; kişinin kendisi ve çevresiyle dengeli bir ilişki kurma ve bu ilişkiyi sürdürmesine yarayan geleneksel sembollerin yer aldığı, bedensel tepkiye dayanan bir iletişim sistemidir.

Chomsky’nin Evrensel dilbilgisi kuramına göre insanoğlu, beyninde bir dil öğrenme aygıtı ile doğar bu biyolojik yapı konuşma eyleminin temelini oluşturur

Konuşma Nasıl Gerçekleşir?

Konuşmanın dört yönünün var olduğunu söyleyebiliriz

  1. Fiziksel Yönü
  2. Fizyolojik Yönü
  3. Psikolojik Yönü
  4. Sosyal Yönü
  1. Fiziksel Yön: Ses ve ışık dalgaları halinde yayılan uyaranlardır.
  2. Fizyolojik Yön: İnsanda konuşma organı diye tek bir organ yoktur. Konuşmada görev alan organlar vardır. Konuşmanın fizyolojik yönünü solunum organları, sindirim organları ve merkezi sinir sistemi oluşturmaktadır.
  3. Psikolojik Yön: Bireyde konuşma organları ne kadar sağlıklı olursa olsun, performans düzeyi düşük ve konuşma olanaklarına sahip değilse, konuşma işlevini yerine getiremez. Çünkü konuşmada en önemli faktör çevredir.
  4. Sosyal Yönü: Konuşmanın kazanılması için toplum öğesi söz konusudur. Çünkü konuşma taklit yoluyla kazanılır, yani çocuğun konuşma becerisini kazanabilmesi için sosyal çevre ve bu çevrede de konuşmayı geliştirebileceği uygun konuşma organları içinde bulunması gerekir. Sosyal öğeler olmadığında, konuşma organları ne kadar sağlıklı olursa olsun konuşma kazanılamaz.

Dilin kazanılması ve konuşma sürecinin gelişimi, dil gelişim aşamaları hakkında pek çok kuramcı çeşitli araştırmalar yapmış ve bu araştırmalar ile belirli fikirler öne sürmüşlerdir. Dil gelişimi hakkında araştırmalar yapan kuramcılardan biri de Jaques Lacan’dır.

Jacques Lacan, 13 Nisan 1901 yılında Paris’te doğdu. Tıp eğitimini aldıktan sonra “Kişilikle İlişkileri Açısından Paranoyak Psikoz” adlı doktora teziyle psikiyatr oldu. Daha sonraki çalışmalarında kuramsal- felsefi alanında yoğunlaştı. Kendi yorumladığı Freud okumasıyla Freud’a hem farklı eleştiriler yöneltti hem de Freud’dan sonra en tartışmalı psikanalist olarak tarihe geçti. Freud’un kuramını felsefi bakış açısıyla yorumladı ve eleştirdi.

Çalışmalarını Freud’a dönüş hareketi olarak ifade eden Lacan; kuramında, benlik psikolojisinin benlik ve kendiliği; bilinçdışı, altbenlik ve özne aleyhine yapılanmış bir tasarım olarak gördüğünü ifade eder. (Tuzgöl, 2018)

Psikanalitik literatürüne simgesel, imgesel, gerçek kavramlarını kazandırdı

  • Simgesel (symbolique):
  • İmgesel (imoginaire)
  • Gerçek (réel)

Lacan’a göre; Freud’un ifade ettiği ben kavramını tam olarak anlamak ve özneyi bu üç düzlemi de ele alarak ortaya koymak gerekir.

Lacan’ın kuramı, gerçek (real) (R) olarak ifade edilen ve psikoza karşılık gelen bir dönemin yanında nevroza karşılık gelen imgesel düzen (I) ve bireyin toplum ile olan ilişkisine karşılık gelen simgesel (S) denen toplamda üç adet düzen ile meydana gelir. Bu üç halkanın kesişimi ise bireyin bağlamlarını ifade etmektedir. Ve bu yapıda var olan gerçek kısım hiçbir zaman tam olarak bilinemez ve tam anlamıyla da hükmedilemez bir durumdadır.

Lacan, psikanaliz kuramını kendi içerisinde sürekli eleştirmiş ve sorunsallaştırmıştır. Sorunsallaştırdığı ve eleştirdiği konular kısaca aşağıdaki gibidir:

  • Psikanalizin bilim olup olmadığı,
  • Bilim ise bir bilim olarak nasıl temellendirileceği
  • Nasıl ortaya koyulacağı

Freud’a göre bizi bilinçdışı yönetir ancak Lacan, bilinçdışı dil gibi yapılanmıştır der. Bahsettiği bu bağlamda da dile psikanalist bir bakış açısı ile yaklaşmıştır.

Lacan insanın üç temel gelişim dönemi olduğu görüşündedir:

  1. Reel/ Gerçek Dönem
  2. İmge Dönemi/ İmgesel Evre
  3. Simge Dönemi/ Simgesel Evre
  1. Reel/ Gerçek Dönem (0-6 ay): Bebeğin algı, duygu ve ihtiyaçları karmaşık bir şekilde yer alır. İnsanın en katışıksız hali, ayrışmamış bir birlik halidir. Bu dönemde kavram yoktur ve ulaşılmazdır. Anne karnındaki çocuk bütünlüklüdür. Ne soğuk ne sıcak onu etkiler, anne besin aldığı sürece o da beslenir. Hamilelik süresince olan ilk 9 aylık koşullar bu 0-6 aylık diliminde de geçerlidir. Bu dönemi sağlıklı geçiren çocuklar, çevresine çok daha az zarar verirler. Bu dönemde yaşanan bir sorun bizde bir boşluk açar ve ömür boyunca bu açılan boşluğu tamamlamaya çalışmamızla geçer. İhtiyaçlarının en kısa zamanda ve en iyi biçimde karşılandığı, doğayla bütünlük evresidir. Dil ötesi dönemdir.
  2. İmgesel Dönem (6-12 ay): Dil içinde yaratılan bir hayal dünyası vardır. Çocuk bu dönemde bedeninin bütünlüğünü kavrayamamış haldedir. Dünyayı annesi üzerinden tanıyan çocuk kendisini annesinin bir parçası olarak zannetmektedir.
  3. Sembolik Dönem (2 yaş ve üstü): Sembolik dönem ile birlikte dil edinimi ve akabinde gerçekleşen konuşma başlar. Bu dönemde ‘’babanın yasası’’ başlar. Babanın adı, hem yasa koruyucu hem de cezalandırıcı olarak cezalandırıcı olan otoritenin sembolüdür. Bu yasa formal bir dil ve kuralları içerir. Dilin öğrenilmesiyle birlikte aynada iki parçaya bölünmüş olan ben, tamamen parçalanır. Benlik başlangıçta iki parça iken şimdi paramparça hale gelmiştir ve bütün yaşam parçaları birleştirmeye çalışmak ile geçer. Ben, dilin üzerindedir. Bütün yaşamımızı oluşturan bir sürecin içerisine girdiğimiz andır. Kendimizi bir türlü tamamlayamadığımız için bir süre sonra dış dünyaya yöneliriz. Toplumda bu bütünlüğü aramaya çalışırız ve dünya ile karşılaşırız. Dünyaya atıldığımız andan itibaren kendimizi yeniden oluşturmaya çalışırız ve bunu yaparken dünya ile uyumlu hale gelmeye başlarız.
0 Shares:
1 comment
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

BENZER YAZILAR
Devamını Oku

Bağlanma Kuramı

Bağlanma kuramı, 20.yüzyılda psikanalitik görüşe farklı bir bakış açısı kazandıran bir kuram olarak Edward John Mosty Bowbly tarafından…