İnsan kendi yaşamında keşke şöyle yapsaydım belki daha farklı olurdu düşüncesiyle sık sık karşı karşıya gelmektedir. Ne var ki bunu değiştirmek imkânsız olsa da kendini hayal etmekten alıkoyamaz. Aynı düşünce tarih konuları üzerinde de sık sık düşünülmektedir. “Fatih Sultan Mehmet 20 yıl daha fazla yaşasaydı Osmanlı bilim ve sanatın sözcüsü olur muydu? Yahut Cem Sultan, Sultan Cem olsaydı Osmanlı Turan Hakimiyeti kurar mıydı? Ya Mustafa Kemal tarih sahnesine çıkmasaydı?” bu ve bunun gibi birçok düşünce insan zihninden bir kere de olsa geçmektedir. Tarihi değiştiremeyiz fakat edebiyat için zengin bir kaynak oluşturabiliriz. Dilek kipinde “eğer” ya da “keşke” içeren gerçekleşmemiş ancak muhtemel bir olaya atıfta bulunan bu tür ifadeler “karşı olgusal” “ükronya” kavramı ile karşılanır. Kavram, kelime olarak “gerçeklere aykırı, gerçek dışı” anlamına gelir ve dikkatle düşünüldüğünde günlük yaşamımızın en temel zihinsel süreçlerinden biridir. Bu zihinsel süreçleri yazıya döktüğümüzde ise bilim-kurgu türünün bir parçası olmamaktadır.
TÜRK EDEBİYATINDA ÜKRONYA
Türk edebiyatında bu nokta parmak basan yazarımız Murat Gür Günce Yayınları tarafından 2023 yılı mart ayında yayımlanan Başka Bir Tarih Hayal Etmek/Türk Edebiyatında Ükronya adlı çalışması 214 sayfadan oluşmaktadır. Yazar kitabında ükronya türünde yazılmış dört kitabı incelemektedir.
İncelediği romanlar şu şekildedir; Seyfi Öndengider’in Mustafa Kemal’in Saati (2013), Uğur Şimşek’in Şehzade/Sultan Mustafa (2013), Eray Aydın’ın Aşk, Kılıç ve Muska (2014) ve Kutlu Altay Kocova’nın İzmihlâl (2021).
İncelenen eserlerden ilki Seyfi Öngider’in Mustafa Kemal’in Saati adlı eseridir. “Türk edebiyatının ilk ükronya örneklerinden biri olarak değerlendirilebilecek eserlerdendir.” Eserde Atatürk’ün olmadığı bir Türkiye tarihi gözler önüne serilmiştir. Eserin gerçek tarihten ayrışma kısmı Mustafa Kemal’in ön cebindeki saati arka cebine koymasıyla başlar. 10 Ağustos 1915 Conkbayırı’nda göğsünün sağ tarafına saplanan bir şarapnel parçası ile şehit olur.
İncelenen ikinci eser Uğur Şimşek’in Ya Şehzade Mustafa Tahta Çıksaydı adlı eseridir. Eserin ayrışma noktası Konya’da kurulan otağa Şehzade Mustafa’nın yerine ona benzeyen birinin girmesiyle başlar. Otağ da Şehzade Mustafa’ya benzeyen kişi öldürülerek cesedi otağın önüne atılır.
İncelenen üçüncü eser Eray Aydın’ın Aşk, Kılıç ve Muska adlı eseridir. “Aşk, Kılıç ve Muska artık karşıolgusal tarihin ‘analitik’ boyutundan bütünüyle sıyrılmış, bilimkurgu, fantastik, klasik ve postmodern tarihî roman çerçevesinde çağının edebî geleneklerinin polisiye ile harmanlandığı tutarlı bir ükronya anlatısıdır.” Eserin ayrışma noktası Hürrem Sultan’ın ( Roxelane ) tarih sahnesine çıkmadan önce bir limanda öldürülmesiyle başlar.
İncelenen son eser Kutlu Altay Kocaova’nın İzmihlâl adlı eseridir. “Bu çalışmada incelenen ükronyalar içinde baştan sona bir kâbus anlatısı gösteren tek metindir.” Eserin ayrışma noktası Enver Paşanın bir suikast sonucu öldürülmesiyle başlar. Mehmet Rifat Paşa, Ali Fethi Bey ve Mustafa Kemal’in de bombalı saldırılar sonucunda hayatını kaybettiği belirtilir. Romanın sonunda tarihî büyük adamlar olmadan da Türk milletinin bir bağımsızlık savaşı vereceği vurgulanır.
Sonuç ve Ötesi bölümünde kitabın başından sonuna kadar değindiği konuları özetlemeye çalışmış okur için derli toplu bilgiler sunmuştur. Bu anlatı türü Türk edebiyat eleştirisinde neredeyse hiç değinilmemiş geniş bir alan oluşturmaktadır. Bu sebeple yazar geliştirilmesi gereken bir alan olarak görmektedir.
Yazar’ın dili son derece akıcı ve açıktır. Sunduğu bilgileri bir çerçeve içine almış ve öyle aktarmıştır. Ükronya anlatı türünün tarihinden başlayıp günümüze kadar ki sürecini gözler önüne sermiştir. Türk edebiyatındaki örneklerini de kronolojik bir sırayla vermeye dikkat etmiştir. Yazar dikilmiş cılız bir fidanı fark etmiş ve ona can suyu vererek geliştirmeye çalışmıştır bu açıdan yazarın çalışması çok dikkate değer bir çalışmadır.
