Frankenstein ya da Modern Prometheus “Sevgisizlik”

Frankenstein;
or, The Modern Prometheus

Değer görmemek, değersiz hissetmek, kendini hakir görmek… Her varlık bu hisler sonucunda yavaş yavaş kötüye dönüşür.

  Değer görseydim onlar gibi beni seveni, bana değer vereni değersizleştirir ve onu üzer miydim? Hepimizin içinde bir yerlerde bir “Yaratık” var. Eserimizin adı “Frankenstein ya da Modern Prometheus”.  İngiliz yazar Mary Shelley tarafından yazılan ve genç bir bilim insanı olan Victor Frankenstein’in yarattığı alışılmışın dışında bir bilimsel deneyde garip şekilli ama akıllı bir yaratığın felsefi ve psikolojik hikâyesini ele alan romandır. Hikayemizin baş kahramanları Victor FRANKENSTEIN ve YARATIK.

Frankenstein’ın Canavarı’nın Richard Wynn Keane tarafından 1828’de yayınlanan, Presumption! or the Fate of Frankenstein tiyatro oyunu için eskiz çizimi.

   Bu yazımda Yaratığın nasıl yaratık olduğundan değil, nasıl yaratığa dönüştürüldüğünden bahsedeceğim.  Değer görseydim onlar gibi beni seveni, bana değer vereni değersizleştirir ve onu üzer miydim? Bu soru çoğu zaman kafamı karıştırır beni düşünmeye iterdi. Değer ve sevgi kavramlarını düşünürdüm.  Değer nedir nasıl sahip olunur hiç düşündünüz mü? Kısaca hikâyeden bahsedip bu sorulara tekrar döneceğim. Victor döneminin en değerli bilim adamlarından ve bir amacı var. Ölümsüzlük ya da ölen bir kişiyi tekrar geri getirmek. Bunun için yaptığı çalışmanın sonucunda başarılı oluyor ve ortaya ana kahramanlarımızdan “Yaratık” çıkıyor. Victor yaratığı gördüğü anda korku ve tiksinti duyarak kaçıyor. Yaratık tek başına hayatta kalmaya çalışırken ahlaki ve sevgi durumlarından uzak kalıyor. İşte asıl inceleyeceğimiz kısım bu. Sevgisiz büyüyen, sevgi eksikliği çeken bir insan hayatına nasıl devam eder ve bunun sonuçlarında ne tür rahatsızlıklar ortaya çıkar.

   Sevgisizlik, insanların psikolojisini yakından ilgilendiren bir durumdur. Bu durum, aile içerisinde, ikili ilişkilerde, arkadaşlıklarda ortaya çıkabilmektedir. Sevgisizliğin psikoloji üzerinde derin etkiler bıraktığı pek çok araştırmada da doğrulanmıştır.  Bu insanlarda en sık görülen özellikler; çekingenlik, saldırgan tavırlar, öfke ve depresif ruh hali olmaktadır.

Frankenstein’ın canavarı yaratıcısı ondan kaçarken yerde şaşkın biçimde yatıyor. Theodore Von Holst’un çizimi Frankenstein’ın 1831 baskısı

  İncelemeye başlayalım…  Yaratık yaşamış olduğu travmatik durumda ilk önce yaratıcısı tarafından terkedildi. Çoğumuzun uzak olduğu bir duygu olsa da ailesinden sevgi görmeyen insanların anlayabileceği bir durum. İkinci olarak dışarı çıktığında onu gören herkes ondan korkup kaçmaya başladı. Bu detayı atlayamayacağım lakin yaratık biraz çirkin. Arkadaşları tarafından hor görülen ve değersizleştiren insanların anlayabileceği ikinci durum. Son olarak yaratık gölde boğulan bir çocuğu kurtardığında çocuğun ailesi yaratığı yaralıyor. Çirkin olduğu için ön yargılara maruz kalıyor. Aslında yaratığın sevgisizliğin getirdiği kötülük duygusuna sahip olması bu yaşamış olduğu son olaydan dolayı gerçekleşiyor. Hikâye boyunca yaratık ait olma ve sevgi ihtiyacı basamağını geçemiyor. Maslow’un ihtiyaçlar teorisinde bir basamakta takılıyor.  Bunun sonucunda kabul görmeme ve sevgisizlik onu sonuçları kötü olacak şekilde yaralıyor.  Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde sevgi de ilk basamağa eklenmiştir artık, yapılan araştırmalar sonucunda insanın sevgisiz yaşayamayacağına kanaat getirilmiştir. Sevgi günümüz dünyasında olmayan tamamen çıkara dönüşmüş bir durum olsa bile sevgisizliğin sonuçları tüm insanlığı etkileyen bir durumdur. Tıpkı yaratığın içinde bulunduğu ortam gibi. Kendi yaratıcısı tarafından bile sevilmeyip terkedilen bir varlığı değerli olduğuna nasıl inandırabiliriz. İnandıramadık ve inandıramayacağız. Sevgisiz büyüyen bir insan hem manipüle olmaya açık olacak hem de gördüğü en ufak sevi kırıntısına tüm hayatını verecek. Daha ileri seviyelerde saldırgan ve zarar vermeye yönelik duygulara sahip olan bir karaktere dönüşüp sonuçlarına çevresi katlanacaktır. Sevgi günümüz dünyasında olmayan tamamen çıkara dönüşmüş bir durum olsa bile sevgisizliğin sonuçları tüm insanlığı etkileyen bir durumdur.

Punch dergisinde İrlanda karşıtı bir karikatürde “İrlandalı Frankenstein’ın canavarı”, John Tenniel’ın çizimi, 1882

İnsanları sevmek onlara değer vermek zor olmamalı.  Sevgiyle kalın, severek yaşayın.